OTANTİK SANAT

"Kibritin Bedeli: Fosforun Karanlık Yüzü ve “Çene Çürümesi” Felaketi!"
Bugün elimizin altındaki basit bir kibrit kutusu, bir zamanlar hem bir devrim hem de bir trajedi anlamına geliyordu. 19. yüzyılın ortalarında fosforla çalışan kibritler, evlere pratiklik ve konfor getirdi. Ancak bu yeniliğin ardında, binlerce insanın yaşamını karartan, tarih boyunca unutulmayacak bir karanlık vardı: Fosfor Zehirlenmesi ve “Fosforlu Çene” Felaketi.
Beyaz Fosfor: Işık Veren Ölüm
Kibritin ana bileşeni olan beyaz fosfor, oldukça reaktif bir maddedir. Oksijenle temas ettiğinde kendi kendine tutuşabilir, ışık saçar ama aynı zamanda son derece zehirlidir. 19. yüzyılın ortalarında Avrupa ve Amerika’daki kibrit fabrikalarında çalışan binlerce işçi özellikle kadınlar ve çocuklar gün boyu bu maddeye maruz kalıyordu.
O dönemde iş güvenliği önlemleri neredeyse hiç yoktu. Ve fosforun zararları henüz bilimsel olarak tam anlamıyla anlaşılmamıştı. Ta ki işçilerin yüzleri çürümeye başlayana kadar...
“Phossy Jaw”: Fosforlu Çene Hastalığı
Uzun süre beyaz fosfor buharını soluyan veya onu çıplak elle temas eden işçilerde korkunç bir hastalık görülmeye başladı: Phossy Jaw ya da halk arasında bilinen adıyla fosforlu çene.
Bu hastalıkta:
Önce diş eti iltihaplanıyor,
Ardından çene kemiği nekroza (ölü dokuya) uğruyor,
Kişinin ağzı kötü kokuyor, yüzü çöküyor,
Sonunda çene kemiği vücuttan dışarı atılabiliyor,
Ağrılar dayanılmaz hale geliyor, ölüm bile gerçekleşebiliyordu.
Bu dramatik hastalık sadece fiziksel acı değil, sosyal damgalanmayı da beraberinde getirdi. “Fosfor yüzlüler” adı verilen hastalar toplumdan dışlandı, çoğu zaman çaresizliğe terk edildi.
1901 Londra Fosfor Grevi: Sessizlerin Çığlığı
İngiltere’nin en büyük kibrit fabrikalarından biri olan Bryant & May’de, 1888 yılında çalışan kadın işçiler dayanamayarak greve gitti. Bu grev, işçi hakları tarihinde dönüm noktası oldu. “Kibrit kızları” (match girls), düşük ücret, uzun çalışma saatleri ve fosforun neden olduğu sağlık felaketlerine karşı seslerini yükseltti.
Bu olay kamuoyunun dikkatini çekti, gazeteler fosforlu çene vakalarını manşetlere taşıdı. Sonunda İngiliz hükümeti baskılara boyun eğdi ve kibrit üretiminde beyaz fosforun kullanımı kademeli olarak yasaklandı.
1906 Uluslararası Yasak: Bir Elemente Dur Demek
1906 yılında Cenevre'de toplanan uluslararası bir konferans sonucunda, beyaz fosforun kibrit üretiminde kullanımı resmen yasaklandı. Bu, tarihte zehirli bir endüstriyel kimyasalın küresel düzeyde ilk kez yasaklanması anlamına geliyordu.
Bu karar, bilimsel bilginin, işçi hareketlerinin ve kamu baskısının birleşerek insan sağlığı için nasıl büyük bir adım atabileceğinin göstergesiydi.
Sonuç: Küçük Bir Alevin Ardındaki Büyük Bedel
Bugün fosfor deyince aklımıza elementler tablosundaki bir sembol ya da gübreler gelebilir. Ancak fosforun tarihi, insan emeğinin, ihmalkârlığın ve sonunda gelen adaletin hikâyesidir.
Kibrit çöpü kadar küçük bir alev, bir dönemin en büyük işçi sağlık krizlerinden birine neden oldu. Bu olay bize şunu hatırlatıyor: Bilim ve teknoloji, etikle birleşmediği sürece, karanlıkta kalan çok fazla insan olabilir.